Kızılderili atasözü: Balıkların mı karıncaları yoksa karıncaların mı balıkları yiyeceğine suyun gelgitleri karar verir.
Zeytinyağı sektöründe de yağı Hans mı yiyecek yoksa Hasan mı buna döviz kurları ile İspanyolların rekoltesi karar veriyor.
2001 Krizinden sonra bir on yıl döviz sabit kalıp birde İspanya’da arz fazlası oluşunca ister istemez dökme ihracatın bir cazibesi kalmamıştı.
İşte o zamanlarda Türkiye’de yaşadığımızı unutup kendi göbeğimizi kendimiz keselim, iç tüketimi arttıralım, ambalajlı ihracat yapalım falan gibi saçma sapan fikirler aklımıza gelmeye başlamıştı.
Eskiden meşhur bir İtalyan zeytinyağı tüccarı vardı. Türkiye’den Suriye’den Tunus’tan falan yağları toplayıp İtalya’ya götürüp satardı.
Biz işte ambalajlı zeytinyağı hayalleri kurarken adam çıktı Türk gazetelerine bir beyanat verdi.
Dedi ki;
“Türkiye zeytinyağını dökme satmaya mecburdur.“
Neyzen Tevfik’in dediği gibi Türk milleti gariptir her lafı kaldırmaz …
Ortalık karıştı karşı beyanatlar havalarda uçuştu:
Vay niye mecburmuşuz, İngiltere’de Harrods mağazalarında corner açtık şöyle yapacağız, böyle edeceğiz falan filan bir sürü boş tatava.
Oysaki adam yüzde yüz haklıydı.
Çünkü bizi bizden iyi tanıyordu.
Markalı ambalajlı iç piyasa ve ihracat süreklilik ister.
Sen bir sene çok bir sene az bir sene kaliteli bir sene rafinajlık bir sene ucuz bir sene pahalı zeytinyağı arzıyla nasıl bu sürekliliği sağlayacaksın?
Onlarda eksiklik olduğunda DİR veya İthalat ile geçici çözüm imkanı var.
Bizde böyle bir şey teklif ettiğin gün vatan haini derler.
Suyun akışına müdahale edemiyorsan balığı bulursan yersin
balık çiftliği kurmak senin neyine?
Su gelmezse ne yapacaksın?
Türkiye bu yıl tarihinin en büyük rekoltesini elde etti.
Ezbere göre fiyat düşecek halkımız zeytinyağına doyacaktı.
Ama tam tersi oldu.
İç tüketim artacağına dramatik olarak yerlere serildi.
Çünkü İspanya’da ve bir çok ülkede rekolte düşük gerçekleşti.
İspanyol firmaların tedarikçileri neredeyse kapı kapı dolaşıp yağ topluyor.
Geldi mi katmerli gelir.
Birde dövizin ayarsız yükselişi ile birleşince zeytinyağı fiyatları zıp zıp zıplamaya başladı.
Tamam ülkede enflasyon var o var, bu varda…
Zeytinyağı fiyatı çok arttı.
Ha şunu söyleyeyim rafa yansıma peyderpey gelir, yani son rakamlar daha raflara doğru dürüst yansımadı.
Bugün alamayan yarın hiç alamaz.
Zeytinyağı ile ayçiçek yağı fiyatları arasında üçe bir korelasyon olurdu.
Ki öyle olunca bile satışlar yavaş giderdi.
Bir ara ayçiçek fiyatları fırlamış oran ikiye bire düşmüştü.
Şimdi beşe bir.
Belliki makas daha da açılacak.
Diyecekler ki bırakta çiftçinin yüzü gülsün.
Çiftçi memnun mu bilemem.
Yağı bu güne kadar elinde tutabilenlere piyango vurdu.
Ama küçük çiftçi parasızlıktan sezonda sattı geçti.
Ha onlarda yanlış anlaşılmasın, ucuza satmamıştı.
Konuştuğum çoğu çiftçi “Allah bereket versin” diyordu sezon fiyatlarına.
Aradan 6 ay geçti.
Fiyat 2 ye katladı.
O gün yapılan dökme ihracatlar şimdi ah vah dedirtiyor.
“Keşke satmasaydık”a geldi iş.
Satmada ortada ne bu kadar yağı stoklayabilecek düzgün depoculuk sistemi, ne de finans alt yapısı var.
Kooperatif yok, TMO yok.
Markalı ambalajlı zeytinyağı iç piyasa ve ihracatına destek yok.
Dökmeye fon yok.
El mecbur dökme satılacak tabii ki.
Neyse alan satan hayır görsün herkes ekmeğinin peşinde yağın sahibi en yüksek fiyatı verebilene satar geçer.
Ama tabii kedi her zaman ciğer yemez.
Şu an iç tüketim için bir Allah’ın kulu ah vah diyor mu?
Varsa yoksa İspanya fiyatları…
Her yazın bir kışı olabilir.
Bu yıl zeytinyağı rekoltesi sadece bizde değil tüm dünyada artsaydı ne olacaktı düşünen var mı?
O zamanda yağ fiyatları çakılacak çözüm olarak ta: reklam yapalım, zeytinyağının faydalarını anlatalım, halkımıza zeytinyağını sevdirelim, devlet okullarda, hastanelerde, askeriyede zeytinyağı kullansın gibi zihni sinir şeyler söylenecekti.
6000 yıldır bu topraklarda zeytinyağı üretiliyor.
Halk zeytinyağını bilmediğinden değil ulaşamadığından tüketemiyor.
Ticaret bakanlığı.
Bu işleri suyun akışına bırakma artık.
Yada bırak ne oluyorsa olsun anasını satayım.
Mustafa Alhat 26 Haziran 2023