Ramazan ayında iftar sofralarının demirbaşları arasında yer alıyor zeytin. Çünkü, zeytin probiyotik desteği sağlıyor, sindirimi kolaylaştırıyor…
Ramazan ayında iftar sofralarının demirbaşları arasında yer alıyor zeytin. Oruçlarımızı su, hurma veya zeytin ile açıyoruz. Çünkü, zeytin probiyotik desteği sağlıyor, sindirimi kolaylaştırıyor, oruç esnasında uzun süreli açlıktan oluşabilecek halsizlik, başağrısı gibi sıkıntıları hafifletmeye yardımcı oluyor. Zaten kahvaltılarda zeytin yiyen dünyadaki tek ülkeyiz. “Peynir-ekmek-zeytin” üçlemesi güzel bir kahvaltı için yeterli olabiliyor. Bu nedenle sofralık zeytin üretiminde dünya üçüncüsü olan ülkemiz, tüketimde dünya birincisi.
Zeytin yetiştiriciliğinin 6 bin yıl önce Anadolu’da başladığı rivayet olunuyor. Zeytin, o kadar eski, o kadar uzun ömürlü ki bugün 3 bin yaşında olan, hâlâ meyve vermeyi sürdüren bir ağaçtan söz ediliyor. Ülkemizde de yaşı 2 binin üzerinde anıt zeytin ağaçları var. Halk arasında zeytine “sahibin geliyor”, dediklerinde “baltası yanında mı?” diye sorduğu söyleniyor. Çünkü zeytin, budandıkça gençleşiyor, bu nedenle “ölümsüz ağaç” da deniliyor.
Zeytin sözcüğü kutsal kitaplarda da birçok kez geçiyor. Kur’an-ı Kerim’de zeytinin incirle birlikte Tanrının insanlara bir hediyesi olarak Sina Dağı’na cennetten indirildiği yazıyor. Yani, mübarek bir meyve… Bağırsaklarımızın gerekli mikroorganizma örtüsünü desteklemek için bu harika meyveyi, iftar ve sahur sofralarımızda uygun miktarda tüketmeyi ihmal etmeyelim…
28 Nisan 2020
Faruk ŞÜYÜN
